Merhaba,
Bunca yıldan sonra bambaşka bir sebeple yazıyorum sana.
Ne kadar uzak ve farklı şimdi her şey. Hep söylediğim
yerdeyiz işte. “Başkası yaşamış gibi”
Karmaşık, savrulan, şekil değiştiren, dönüşen duygularımı bir
arkeolog inceliğiyle seçip çıkarmayı, tanımlamayı seninle öğrendim. Bunları yanlış anlaşılmadan,
kelimeleri özenle seçip anlatmayı da elbette. Bu kısım çok zordu. Çoğu kez de
beceremedim zaten. Ah ne çamlar
devirdim! Bu sayede kelime hazinem epey genişledi ama. Metaforu öğrendim. Yani
adı buymuş. Ben sadece kendimi ifade etmeye çalışıyordum.
Seni anlamak da aynı derecede zorluydu. Bıçağını rastgele
savururken yaralanmadan ya da yaralara aldırmadan “devam et, dinliyorum” demek
gerekiyordu. Senin kanın benimkine karışmasın diye uygun mesafeyi
ayarlamalıydım. Senden gelen bıçak darbelerini savuşturup, bıçağı tutanın kanayan
kalbin olduğunu görmeliydim.
O günlerde, yıllarda öğrendim bir insanı hem şefkatle sevip, hem
kelimelerle öldürmeyi.Bir anda köprüleri yıkıp , aynı köprülerin enkazından
düşe kalka ona koşmayı.
Şimdi bunları yazabiliyor olmama şaşırıyorsundur. Öğrendiğim
en değerli bilgilerden biri şu: Kendini ve yaşadıklarını doğru
değerlendirebilmek için birkaç adım geri çekilmelisin. İçindeyken göremiyorsun.
Anlamsızca çırpınıyorsun sadece. Birazcık uzaktan baktığındaysa görüntü
netleşiyor. Basitleşiyor her şey. Ucuz anlamında bir basitlikten söz etmiyorum.
Sade daha doğru bir ifade.
Çok mutluyken ya da çok mutsuzken yazamıyor insan. O dönem o
yüzden anlatmakta zorlanıyormuşum.
Seninle olanlar dibe çöktü zamanla. Yavaş yavaş. Murathan
Mungan’ın dediği gibi “zaman alır sizden bunların yükünü”
Şimdi yazabiliyorum. Senin sayende ve senin yüzünden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder