18 Eylül 2025 Perşembe

ÇIT

 

İlyas evine giden yokuşu çıkıyordu. Güneş binaların arkasında kayboluyor, gölgeler uzuyor, insanlar, evler, yollar, ağaçlar aynı kızıl rengi giyiniyordu. Şehir arkasında homurtusu, gürültüsü, gıcırtısı, patırtıları ve koşturmalarıyla nefes almaya devam ediyordu.

İlyas’ın içinde bir şey “çıt” etti.

Şevval’in dükkâna uğrayıp onu almakla iyi etmişti.  Tek başına bu yolda nasıl gelecekti kız? İti var kopuğu var. Böyle yan yaya yürürlerdi. Birlikte. Karnı da belli oluyor artık. Minicik bir can..  Bircan olacak adı. “Çıt”

“Şu Hasan’a çok fena girişeceğim bir gün” dedi İlyas. “Hem işi bilmiyor, hem sürekli patrona ispiyon peşinde. Ama işte dediğin gibi, başımı derde sokmaya değmez.”

“Senin günün nasıldı? Ayşe döndü mü işe? Yorma kendini. Tansiyonun yükselmesin yine. Tehlikeli olur dedi doktor.  Şevval bak ne diyorum? Bir mercimek çorbası yapsan ya akşama. Ben de salata yaparım. Mis. Of nasıl canım çekti, böyle dumanı üstünde.”

“Çıt”

Yolun iki yanına sıralanmış gecekonduların çıplak lambaları teker teker yanıyordu. Perdeler yoksulluğu içeride tutuyor, tabak, kaşık sesleri sokağa taşıyordu. Belediyenin verdiği kömürle yakılan sobadan çıkan duman havayı is kokutuyordu.

“Dalmışsın İlyas kaçtır sesleniyorum” dedi bir ses. İlyas irkildi.

“iyi akşamlar Şerife Teyze. Duymamışım. Eve gidiyoruz biz de”

Şerife Teyzenin gözlerinden bir acıma geçti. “Hadi oyalanma evladım. İyi akşamlar. Allah yardımcın olsun” dedi. Şerife Teyze, eşini kaybettiğinden beri yalnız yaşıyordu. Yirmi yıldan fazla olmuştu. Yalnızlık ne zor!

“Çıt”

Artık evlerini görüyordu. Işığı yanmayan tek ev oydu. Adımları yavaşladı.

“Çıt çıt çıt”

“Şevval be, gel eve gitmeyelim bu akşam. Ne yapalım biliyor musun? “

Huzursuzca kıpırdandı.

“Ne yapalım biliyor musun? Şey yapalım. Hani pikniğe gitmiştik komşularla. Geçen yaz. Ha, oraya gidelim. Hadi. Burada duralım. Böyle kapımızın önünde. O da olur. Sana göstermedim hiç, şu ileriki tepeden manzara çok güzel. Gel birlikte bakalım. Eve gitmeyelim Şevval.”

Sokak lambası evin dış kapısını aydınlatıyordu. İlyas elini  kapıya uzattı. Ateşe dokunmuş gibi geri çekti. İleri geri yürüdü. Tekrar kapıya uzandı. Olmadı. Lambanın yanına çöktü. Başını ellerinin arasına aldı.

“İlyas abi, İlyas abi”

İlyas başını kaldırdı. İlk kez görüyormuş gibi baktı. Sonra tanıdı. Yan komşunun kızı Sevil.

“İlyas abi geldiğini görünce annem yemek gönderdi. Patates yemeği. Sıcak sıcak ye. İstersen buyur bize gel”

İlyas ayağa kalktı..

Çıtırtılar, sağır edici bir çatırtıya dönüştü. Şevval’i sarıp sarmalayıp içine gizledi.

Sevil yalvarır gibi konuştu:

“Hatırım için birkaç yudum ye. Sıcak bir şey geçsin boğazından. Kaç gün geçti. Vadesi bu kadarmış. Ölenle ölünmez İlyas abi.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder