3 Kasım 2025 Pazartesi

HİÇ OLMAMIŞ GİBİ

 

Yolun iki yanına sıralanmış apartmanlar birbirlerine yaslanmışlardı. Pencereler boyaları dökülmüş çerçeveleriyle sokağı, insanları, hayatı izleyen yorgun gözlere benziyorlardı.

Gazeteci Ünzile işe yetişmeye çalışırken kalabalığı görmüştü. Atlatma bir haber yakaladığını düşünüp heyecanlandı. Kalabalığı geçip ilerleyemedi. Polis de emniyet şeridini çoktan çekmişti. Bir umut simit tezgahına yöneldi.

“Ne olmuş ablacığım burada? Sen gördün mü bir şey? Cinayet mi? Polis ne zaman geldi? “ 

Kardelen ters ters bakıp başını çevirdi. Ünzile bir toparlandı. “Bir simit alayım” dedi. Simitten bir ısırık alırken çabuk çabuk sordu: “N’oldu gördün mü?” 

“Bir kadın beşinci kattan atlamış. Tiyatrocu muymuş neymiş” diye anlatmaya başladı simitçi. Ünzile gülümsedi. “Her şey karşılıklı. Dökül ablacığım.”

Yıllardır bu köşede simit satarmış. Bu tiyatrocu kız geçen yıl taşınmış buraya. Neşeli, kıpır kıpır biriymiş. Sabah erkenden evden çıkarmış. Bazen simit alırmış. Almasa da selam verirmiş. Sonra vermemeye başlamış. İstanbul dışından gelenler öyleymiş. İlk zamanlar sokulgan olur, konuşur, sonra hem yüzünün rengi solar hem sessizleşirlermiş. Havasından mı suyundan mıymış artık.

Burada bir duruyor Kardelen. İç geçiriyor. Kendi geldiği zamanları mı hatırlıyor ne?

Aysel Abla varmış ölenin komşusu. O söylemiş kızın tiyatrocu olduğunu. Yoksa ona neymiş. İş arıyormuş. Dizi, film, reklam ne olursa artık. Aysel Abla simit almaya gelir, ayaküstü dedikodusunu yapar öyle gidermiş. Tek başına oturuyormuş. Dili şişiyormuş demek konuşmaya konuşmaya.

“E sonra?” diye araya giriyor Ünzile.

Okumuş etmiş ama Ankara’daymış okulu. Ailesi de başka yerdeymiş. Unutmuş şimdi. Kimsesi yokmuş burada. İşte bu sabah da atmış kendini balkondan. İnsan canına kıyar mıymış hiç? Allah rahmet etsinmiş.

“Eyvallah abla” deyip not aldığı defterini çantasına atıyor Ünzile. Birkaç kişiyle daha konuşup, fotoğraf çekiyor. Gazeteye giderken uzun süredir ilk kez insanların yüzlerine bakıyor. Bu kalabalıkta bile asla göz göze gelemediği üzgün, ifadesiz, öfkeli yüzler. Herkes telaşlı.

Ünzile bir saat sonra haber metnini hazırlıyor.

“Firuze Seçkin(27) Çamlıbel sokağındaki evinin balkonundan atlayarak yaşamına son verdi. Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu Seçkin’in uzun süredir işsiz olduğu, başvurduğu projelerden olumlu dönüş alamadığı öğrenildi. Sanatçının cansız bedeni adli tıp kurumuna kaldırıldı. “

Satır başı yapıp kuvvetli bir nefes verdi Ünzile. Devam etti:

“Genç sanatçının bu kadar dizi enflasyonu içinde kendine bir yer edinememesinin yetersizlik hissine sebep olduğu, bunu kimselere anlatamadığı, bilmem kaç milyonluk şehirde yalnız olduğu, hepimiz gibi yapayalnız olduğu, tek başınalığın insanı çıldırttığı, yalnızlığın derin bir yoksulluk olduğu, Firuze’nin bunu yüzümüze çarptığı, ancak bu haberin hiç dikkat çekmeyeceği, diğerleri gibi üç saniyede unutulacağı…”

Bir nefes daha verdi. Dolan gözlerini kimseler görmeden sildi.

Son paragrafı backspace tuşuyla tek tek sildi. “Hiç olmamış gibi.”

Dosyayı yazı işlerinin mailine gönderdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder