28 Kasım 2025 Cuma

SÜT

 



Sütü süzüp tencereye aktardım. Tencere ağzına kadar doldu. Altını yaktım.Kendimi  de sandalyeye attım..Ateşim hala düşmemişti. Alt tarafı bir gripti ama geçmeyince geçmiyordu. Kafamın içinde davullar çalıyor, içimin ateşi gözlerimi yakıyordu. Sütü kaynatıp yatağıma geri dönmeyi planlıyordum.  

Kapı çaldı. Bu eve teklifsiz, habersiz gelebilecek tek kişi vardı. İçimi bir sıkıntı bastı. Kendini dünyanın merkezinde gören, dünya yansa hasırı yanmayan, dilinin şişini konuşarak indireceğini düşünen Sükran’dı gelen. Ayaklarım geri geri gitse de kapıyı açtım.

-          Gel Şükran, hoş geldin.

-          Ay çok fenayım. Nereye geçiyoruz? Mutfakta  mısın?

Diye lafların biri ağzında, biri boğazında girdi içeri. Camın önündeki sandalyeye yerleşip, pencereyi açtı. Soğuk havayla ürperdim.Neyse misafirdir deyip ses etmedim. Üstü ince bir tabaka kaymakla kaplanan sütün içine çelik bir kepçe soktum. Yeleğime sarılıp karşısına oturdum.

-          Hayrola ne oldu ki? 

Şükran bu soruyu bekliyormuş. İş yerindeki cadaloz kızdan, saçlarını nasıl yolacağından başladı anlatmaya. Hem dipsiz bir kuyuya benzeyen çantasında sigarasını arıyor, hem o sarı çıyana ağzına geleni söylüyordu. Cevap, yorum, onaylama da beklemiyordu. Derin bir nefes alıp ocağın başına geçtim. Kendi çalıp kendi oynuyordu nasılsa. Ben kafa sallasam yeterdi.  Şükran,  iş arkadaşından üst kat komşusuna geçmişti bu arada. Onun pisliğinden kendi titizliğine pay çıkarıp, onun anneliğini batırıp kendininkini yücelterek nefes almadan devam ediyordu. Bir kaç saniye sustuğunda da sigarasını tüttürüyordu. Sigara dumanı sütün kokusuna karışıyor, Midem bu kokuya tepkisini ağzıma gelerek gösteriyordu. Bir gözüm sütte, bir gözüm Şükran’da … Elim ayağım boşaldı, mecalim kalmadı. Mutfak tezgahına dayandım. Süt bir türlü kaynamıyor. Allah’ım neden kaynamıyor?

-     Bir kahve içeriz değil mi?

Belki  cevap vermek için bir durup nefes alır dedim ama yok nerede,  kafasını sallayıp devam etti. Nihayet sütün üzeri köpük köpük oldu, tencereden dışarı çıkmaya can atıyor. Kepçeyle havalandırarak karıştırıyorum ki taşmasın. Ocağın altını kısmıştım ama karıştırmak gerek yine de.  Büyük bir gürültüyle çekmeceden cezveyi, kahveyi çıkardım. Şükran çocuğunun ödevlerinin çokluğundan, öğretmenin yetersizliğinden bahsettiğinden bu çabamın farkına varamadı. Elinin yanında duran şekerliği sert bir hareketle aldım. Kulağının dibinde çığlık attım: 

-     Kız süt taşacak neredeyse 

Şükran indirimdeki ayakkabıları telefonundan bana gösterme telaşındaydı. İlgilenmedi. Telefonu burnuma kadar soktu.

Sabah yuttuğum ateş düşürücü midemden yukarı çıkmaya çalışıyordu. Derin bir nefes aldım.Ama içime oksijen yerine sigara dumanı doldu. Öyykk.  Sütün kaymağı tencerenin üzerini balon gibi şişip kaplamıştı. Kepçeyi bir çevirdim sütün içinde. Bir kaç dakika daha kaynasın da kapatayım. Yetsin artık.

Kahveyi içmeden gitmeyeceği belli olan Şükran, artık dinlemediğim bir şeylerden şikayet ediyordu. Cezveyi ocağa sürdüm. Kısa bir an sessizlik oldu. Şükran sessizliğe tahammül edebilecek biri değildi. Yan gözle onu izliyordum.Yeni görüyormuş gibi mutfağı gözleriyle taradı. Pencereye geldiğinde aradığı şeyi bulmuştu.

-Ayşen’ciğim camların silinme zamanı gelmiş. Yeni bir cam temizleme spreyi buldum. Gel bak göstereyim sana da derken telefonuna uzandı.

Sonradan düşündüğümde beni bile şaşırtan bir hızla arkamı döndüm.

-     Şükran yeter Allah’ın adını verdim bir sus artık. Buna kafa derler. Sabahtan beri car car… Söndür o sigarayı da. Bir çık git Allahını seversen. Diye başlayıp ağzıma ne geldiyse saydım.  Saymışım yani. Sonra parça parça hatırladım bunları.

-     Ne dedim ayol ben şimdi? Aa delirdi kadın. Komşu bildim geldim. Bende kabahat zaten diye söylene söylene çıkıp gitti Şükran.

Kapı kapanınca derin bir nefes aldım. Ancak bu rahatlama taşan sütün sesiyle kısa sürdü. Süt salkım salkım uzayarak tencerenin dışını kaplamış, ocağın ızgarasından mutfağın zeminine doğru kendine bir yol çizmişti.  Kahve de sütün açtığı yoldan köpüklerini salıvermişti. Var olan azıcık enerjim bu görüntüyle tükendi.  Ocağın altını kapatıp yatak odasına yollandım. Ocağı ve Şükran’ı daha sonra halledecektim. Şu an hiçbir şey yatağımdan daha kıymetli değildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder