Ruh ve sinir
hastalıkları hastanesi haftalık konsültasyon toplantısında Asistan Doktor Ecem Öz
yakın gözlüklerini takarak vaka sunumunu yapmaya başladı. “Meltem
Akın. 32 yaşında kadın. Evli. Eşi
cezaevinde. 2 çocuk annesi olan hasta gerçeklikten kopma, dezorganize konuşma, günlük yaşam
işlevlerinde bozulma ve amaçsız motor davranışlar nedeniyle servise
yatırılmıştır.Bu belirtiler on gündür devam etmektedir.Bir yıl önce çocukların
eline ısınsınlar diye saç kurutma makinesi verip kendini asarak intihara
kalkışmış ancak ipin kopması sonucu kurtulmuştur. ” Saç kurutma makinesi detayının sunumda olmaması gerektiğini biliyordu Dr
Ecem ama yazmak istemişti. İzleyici koltuklarındaki beyaz önlüklü tıp fakültesi
öğrencileri söylenenleri not aldılar. Doktor devam etti:
“Halüsinasyon
saptanmamış, ancak içgörü belirgin şekilde kısıtlıdır. duygulanımda labilite
dikkat çekicidir. “
Bir öğrenci
notlarının yanına açıklama iliştirdi: Labilite: hızlı ruh hali değişimi
Dezorganize:
uygunsuz duygulanım .
Sunum devam
ediyordu:
“ Hastada
akut psikotik epizod ile uyumlu bulgular vardır. Stresör olarak belirgin
ekonomik ve sosyal zorluk öyküsü mevcuttur. Düşük dozda antipsikotik başlandı.
“
Masanın
başında oturan kır saçlı profesör Sezer
Sezinoğlu hastanın içeri
alınmasını istedi. Öğrencilerin merakla açılmış gözleri kapıya çevrildi.
Masanın çevresindeki altı kişilik doktor heyeti başlarını önündeki notlardan
kaldırdı. Meltem iki hastabakıcı ile içeri girdi. Odadakilere hızlıca kaçamak
bir bakış attı. Başka bir gezegenden az önce ışınlanmış gibi şaşkındı.
Özensizce toplanmış saçları, solmuş yüzü, beyaz bir çizgiyi andıran dudakları
ve kocaman gözleriyle küçük bir kız çocuğuna benziyordu. İki eliyle yeleğini
önüne kavuşturdu. Profesör Sezinoğlu
Meltem’e baktı.
“Kızım bu
odada gördüğün herkes doktor. Sana yardım etmek için buradayız. Neden burada
olduğunu biliyor musun?”
“Karakol
gönderdi” dedi Meltem usulca
“Karakol
neden gönderdi?”
“Düğüm
çözüyordum. Çok karışmıştı. Siyah simli ip hepsine dolanmıştı.” Meltem’ in sesi
telaşlanmış, elinde gerçekten bir ip varmış gibi parmaklarıyla çözmeye
çalışıyordu. Bu hareket tırnaklarının derisini yeniden koparttı ve tırnaklarının yuvası ince bir kanla doldu.
Profesör
“Tamam Meltem bana bak şimdi, Meltem iplerin yan tarafta dursun. Meltem! Ekmek
kaç para biliyor musun?”
Meltem’in
elleri ipi bırakılmış bir kukla gibi iki yanına düştü. Korkuyla doktora baktı.
Başka bir gezegenden bir kez daha ışınlanmış gibi baktı.
“Ekmek
pahalı. Yanına zeytin ve akşam için mercimek alacaksam ohooo… Çok çalışmam
lazım. Oğlana da boya istemişler okuldan. Yarın iki eve giderim belki.” Gülmeye
başladı. Bunu yaparken yüzü kasıldı, iki dudağı ayrıldı, sarı dişleri görüldü.
Ağlıyor gibiydi ama kahkaha attı. Parmakları tuhaf bir dans eder gibi, hayali
bir düğümü çözmeye başladılar.
Doktor Ecem
ve diğer doktorlar başlarını önüne eğdiler. Bir öğrenci tam bu anda
psikiyatride uzmanlaşmamaya karar verdi. Sezer Sezinoğlu evdeki temizlikçinin ücretini arttırması
gerektiğini düşündü ve önündeki kağıda bir kaç not aldı. Sonra öksürüp boğazını temizledi. “Meltem
kızım seni bir süre daha misafir edelim. Sonra yine konuşuruz” deyip
hastabakıcılara götürmelerini işaret etti. Meltem giderken elleri hala
çalışıyordu.
Profesör,
Doktor Ecem’e döndü. Birkaç ilaç ismi söyledi. “Bu ilaçlara başlayalım, psikolojik
destek talebinde bulunalım” dedi. Öğrenciler hemen not aldı. “Çocukları nerede
kalıyormuş Ecem hanım bilginiz var mı? “ “Komşular ilgileniyormuş hocam.” Profesör içini çekti, sayfayı çevirdi. “Evet, sıradaki vak’a”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder